![]() |
Tweet | Tarih: 30-11--0001 00:00 |
Sanat ve bilim çevrelerinde “Dericizade” olarak tanınan Ankara aşığı kolleksiyoner Faruk Küçük, elinde ki 4 bin yakın adet, her biri tek örnek olan Ankara, Atatürk ve Cumhuriyet fotoğraflarını, 2 bin 500’e yakın ender bulunan kitaplar, el yazmaları, ferman ve beraatları sergileyerek, başkentlinin kültürel gelişimine katkıda bulunmaktan mutlu. Yaşı 70’e yaklaşan kolleksiyoner Küçük, en büyük sıkıntısının elinde bulundurduğu değerli eserleri gelecek kuşaklara aktaracak bir kent müzesi bulamamak olduğunu belirtiyor.
Faruk Küçük 1947 yılı Haymana doğumlu. Dericilik yapan bir babanın oğlu ve kendisi de yıllarca dericilik yaptı. 50 yıl dericilik yaptıktan sonra mesleğini oğullarına devrettikten sonra, memleketi olan ve çok sevdiği Ankara’nın kültürünü korumaya ilgi duymaya başladı. Ankara’da yapılan ihalelere katılan Küçük, başkentle ilgili tarihi fotoğrafları bedelleri ne olursa olsun toplamaya başladı. Bunların için de tek örnek olanlara küçük çaplı servetler harcadı. Fotoğrafları başta müzayedelerden alırken, konuya egemen olmadığından aldatıldığı da oldu ama daha sonra alacağı tarihi belge ve fotoğrafları, kitap, beraat ve fermanları inceleterek almaya başladı.
Şu anda hatırı sayılır sayıda, 4 bin’e yakın fotoğraf kolleksiyonu olduğunu söyleyen Dericizade olarak bilinen Faruk Küçük, Ankara konusu taşımayan hiçbir tarihi eseri sahiplenmediğine dikkat çekerek kendisini şu sözlerle tanımlıyor. “ Bülbülün üç türküsü varmış. Üçü de gülmüş. Benimse tek türküm var, o da Ankara”
Küçük içinde ki Ankara aşkına dayanan kolleksiyonerlik macerasını şöyle anlatıyor “ Türkiye’nin her yerinde ki Ankara temalı bir eser varsa o müzayedeye katılıyorum. Yeterince birikim yaptığıma inandığım anda sergiler açtım. İlk sergimi Gazi üniversitesi ile birlikte açtım. Bu güne kadar belediyeler ve çeşitli Ankara’ya yönelik kuruluşlarla birlikte ya da yalnız 40’a yakın sergi açtım.Sergilerim de ki temalar genellikle tarihi Ankara görüntüleri ,Atatürk ve Ankara görüntüleri,Ankara’nın başkent oluşu,Cumhuriyet,Atatürk’ün Ankara’ya gelişi, 10 Kasım Atatürk’ün ölümü oldu.”
Kolleksiyonerliğin herkesin ruhunda olduğuna inandığını belirten ve herkesin bir biçim de çocukluğunda bazı şeyleri biriktirmiş olduğuna, bunu da kolleksiyonerliğin ilk adımı olduğunu ifade etti. Bu biriktirme duygusunun küçük yaşta elde edilen bir bağımlılık olduğuna da dikkat çeken Küçük, “ Tıpkı bir hastalık yaratan virüs gibi. Uygun koşullarda beyninize giren bu virüs, ortaya çıkıyor, tüm vücudu sarıyor. Ben de mesleğimden emekli olduktan sonra başladım. Tabi bu tür belge ve fotoğrafı toplayabilmek imkanlarla ilgili. Tabi bir de onare olmak da içinizde ki kolleksiyonerliği teşvik ediyor. İlk sergimden sonra Anadolu Ajansı benimle röportaj yapmıştı ve bu bende k kolleksiyonerliği kamçıladı.” diye ifade ediyor.
Elinde 2500’e yakın da kolleksiyon sınıfında değerlenecek kitap bulunduğunu da belirten “Dericizade” Küçük, ilmik ilmik oluşturduğu sanat koruculuğu dünyası ilgili anlatılarını şu sözlerle, dileklere bitiriyor.
“ Benim en çok endişe ettiğim, benden sonra bu eserlerin korunup, korunamayacağı. Çocuklarıma sevdirmeye çalıştım. Ama onların tabi k başka hedefleri var, işleri var. Benim kadar ilgili olmalarını beklemiyorum. Bunları bir kent müzesi olsa da onlara bağışlasam dediğim oldu. Belediyelere bu konuda girişimim oldu. Ancak istediğim sonucu elde edebilmiş değilim. Bazen kendi adıma Samanpazarı’nda bir ev alayım, oratı restore edip, adıma müze olarak açayım diyorum. Bu eserleri halkında görmesini, araştırmacıların faydalanmasını çok istiyorum”